31 Aralık 2019 Salı

kadın

Ya ben senin neyine aşık oldum acaba, neydi sen de farklı olan? Ha kadın söyle bana neydi sende farklı olan, neydi söylesene hayatımın tek gayesi. Dile gel de söyle!

2020

2020'ye girdik laaaaan. O herif geldi aklıma gene kafasını duvara vurup "çok önemli bi şey oldu." diyen, neyse... (şey demeyi yasaklamıştık ama bu alıntı olduğu için istisna)
Bu yazıyı şu an hiç de ayık olmayan kafayla yazıyorum. O kadar bilmiyorum ki ne yazacağımı, ama yazıyorum işte. Aklımda olan ilk şeyi yazayım, bana yürüyen kızı. A...r yani ismi. Bu kızın hikayesine "mutlu yıllaaaaaaar" yazdım. O da bana "mutlu yıllar" yazdı. Eğer o da 'a' yı uzatsaydı direkt yazacaktım ona "hoşlanıyorum" falan diye. Ama yapmadı. Belki de kendini ağırdan satıyo bilemem ama kesin yazacaktım bahisi konuyu, bi an için ev arkadaşım A...r'i unutarak... Bilmiyorum! Onunla birlikte olmak istiyorum, belki de bunu ara tatiden önce yapmalıyım ve ara tatile kafam rahat girmeliyim. A...r de gayet makul biri beni anlar o canım ev arkadaşım. En iyisi en yakın zamanda Batu'yla konuşup bi buluşma ayarlamak. Evet evet. Bunu ayık ben'e tavsiye ediyorum, yap bunu. Bence kesin yap ve "nolucaksa olsun." Ve kafan rahat olsun dostum. Kesinlikle yap. Bi taraftan da sahiplenecek Golden köpek var. Onu da çok istiyorum ama ara tatilde ne yapacağımı bilmiyorum. Selma ablayla mı konuşsam acaba. Ne yapsam bilmiyorum. Umarım benden önce kimse sahiplenmez. Neyse yaa bugün çok şey yaşadık ve çok içtik. En çok istediğim 2 şeyi yazdım ey sevgili  hiç okumayacak okuyucum. İyi geceler ve mutlu yıllar sana (ya da Gaye'nin deyimiyle iyi seneler. Bkz: Has MFB)
Not: Koala koala ekip koal yapar her daim hazır mahallede crew!!!

29 Aralık 2019 Pazar

sesim

10 gündür sesim bir garip, son iki gündürse hiç sesim çıkmıyor, kısık sesle ancak konuşabiliyorum. Hastaneyi arayıp randevu alamıyorum, sipariş veremiyorum, arkadaşlarım arıyo konuşamıyorum. O kadar acı verici ki... 2 ayrı doktora göründüm, 1 eczacıyla görüştüm, hepsi de üşütmüşsün geçer diyorlar ve 2 torba ilaçla dönüyorum eve. Google'a soruyorum karşıma resmen yukarıdaki görsel çıkıyor. Geçenlerde ses kısılmasına ne iyi gelir diye araştırırken "eğer 10 günü aşmışsa bu durum gırtlak kanseri bile olabilirsiniz" ibaresini görünce çok korktum. O günden beri kendime gelemiyorum. Şarkıcı olma hayalleriyle yaşarken, bu durum canımı alıyor 10 gündür. Tuzlu gargara, ballı karabiberli süt, ballı papatya çayı, boğaz spreyi, nemli hava, ılık duş, antibiyotik falan hepsini denedim son iki günde. Göt korkusu başa bela abi, umarım iyileşirim.



28 Aralık 2019 Cumartesi

şey

Şey grevine giriyoruz sevgili hiç okumayacak okuyucum. Şey işte ya... şey şey... Ya söylesene şey işte. Tamam ben buldum, ben söyleyeyim şey diyerek üstüne kapatıp tahmin etmeni istediğim şeyi. O şey tam olarak "şey". Yani "şey" kelimesinin ta kendisi. Bu andan sonra artık şey demiyoruz, mmm şey işte. Tamam tamam uzatmıyorum. "Şey" kelimesini kullanmayı yasaklıyorum ulan kendime. Eğer kullanırsam hatırlat bana ey sevgili hiç okumayacak okuyucum. Kullanırsam gel ağzıma s*ç!

Fun Fact: Ulan düşünüyorum da "hiç okumayacak okuyucum" diyorum ama, ya delinin biri adres  çubuğuna "nolucaksaolsunya" yazarsa nolucak? Aman aman düşman başına.



öyle kolay aşık olmam...

... ama senin ayrı bi havan vardı ege kızı. Düştük bi çukura, senin gamzene. Dur ya gamzen var mıydı senin? Nasıl da unuttum bak seni. Umrunda mı ki acaba ya, istemediğin biri tarafından unutulmak. Düşünsem ya ne kadar istesem de zarar veremiyorum sana, senin kalbine. Bu aciz aşık ben için iyi bir his aslında. Ne kadar kalbim hançerlense de o hançeri tutan elin kalbini düşünmek... Huzur verici acıyı tattın mı hiç sevgili hiç okumayacak okuyucum. Umarım tatmazsın.

her gün

  Karar verdim. Ben bazen veririm böyle şeyler. Her verdiğimi aklımda tutmak karakterimde olmadığı için verdiğim kararları aklımda tutamıyorum :)
  Neyse yeni bir yıla giriyoruz. Koskoca 10'lu yılları geride bıraktık. Şimdi daha çok iç dökmenin ne varsa bahsetmenin, zaten kimsenin okumayacağı şeyleri yazmanın ve kalem güçlendirmenin tam vakti. Her gün buradayım bundan sonra. Bir kelime dahi olsa gelip yazacağım sonra siktir olup gideceğim. Bakın bu en iyi yaptığım şeydir, bi bakarsınız siktir olup gitmişim bi daha da bulamazsınız beni. Ama söz, bir sene, tam bir sene daha her gün buradayım beni asla okumayacak sevgili okuyucum.

27 Aralık 2019 Cuma

5n1k

  Neyim ben bilmem. İnsan mıyım, hayvan mı; varlık mıyım nesne mi yoksa her ikisi de mi? İlla bi başlık altında bulunmak zorunda mıyım ben ya! Etiketler yapıştırıp çıkara çıkara yapış yapış yaptınız bedenimi. Şımarık mıyım ben, suskun mu? Enerjim yüksek mi yoksa yaşam enerjinizi mi sömürüyorum bi karar verin. Siz artık benim ne olduğuma karar verin de ben o olayım artık. HAHAHAHA, nah olurum birader. Neyim benmiş... Benim la işte, ben!

  Neden buradayım bilmem. Hatta içinde neden olan hiçbir sorunun cevabını bilmem ben. Bana sebep sormayın artık ben bile bilmezken. Yaşıyoruz işte; illa bir akışı, düzeni mi olması lazım? Hayır birader bak babayı alırsın.

  Nasıl biriyim bilmem. Sen de bilme boş ver, tanıma beni. Hem tanıyıp ne yapacaksın ki, bugüne kadar onca insanı tanıdın da ne oldu? Hem bi insanı ne kadar tanıyabilirsin ki zaten. Tanıma beni, bilme beni. Bak eğer beni tanıyor olsaydın bu yazıyı okuyamıyor olurdun şanslı say kendini. E işte anonimlik korkakların her şeyidir

  Ne zaman kendime geleceğim bilmem. Ancak mastürbasyonla kendine gelir insan işte, ne de olsa "geldin mi?" diye soran biri yok :)

  Ne zaman anlarım bilmem. Belki otobüsle gittiğim "konser şehrime" eğer vitoyla gitmeye başlarsam anlarım. Bak o zaman anlarım harbi. Ama dur önce bi "konser şehrim" olsun da varsın otobüsle de gideriz. Koymaz bize, biz başının camda sekmesine alışık insanlarız.

  Nerede bulurum kendimi bilmem.
- Eee beyefendi, 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz kendinizi?
+ Ebenizin amında görüyorum, saygılar
- Teşekkürler, umarım orada olursunuz.
+ Ben teşekkür ederim bu yüzden buradayım.
  Harbi niye ebemizin amına girmemişiz lan acaba. İçeride rahat değil miydik olum biz? 0 dert 0 tasa... Bi delikten çıkmışken en yakındaki deliğe gireydik ya hemen. Ama nereden bilebilirdik ki oranın köprüden önceki son çıkış olduğunu?

Son soru çocuklar yeter bu kadar!

   Kim bu ben bilmem. Kimim laaaaaaaan. Kimim ben? Eee hancı öğrenmek istiyosan bu sorunun cevabını, bu masadan sarhoş olup memnun kalkmışsın demektir. Yine bekleriz hanımıza, bi dahakine Han'ın hanımlarını da getir.

evrildim artık gücümü kullanabilirim

22.12.2019

   Bugüne kadar birileri sana hayatın anlamını sorgulatmıştır mutlaka ya da sen kendi kendine sormuşsundur birtakım sorular. Temelde iki tarafa ayırırsak insanları; "hayatın bir anlamının olduğunu düşünenler" ve "hayatın anlamsız olduğunu düşünenler" olarak, ben iki tarafta da değilim. Ben iki tarafın arafındayım. Yani benim düşüncem şu: Hayat anlamsız, evet ama biz anlamlandırabiliriz. Zaten hayat dediğimiz şey herkesin kendi yaşamı. Gidip de başkasının yaşamını sorgulayamazsın. Dünyayı değiştirmek istiyorsan kendini değiştirmekle başla derler ya hani, ha işte, kendi hayatını değiştirmeye bak sen, siktir et diğer insanları. Samimi söylüyorum kanka manyak olursun.
   O değil de, yine kocaman lanet bir yılı geride bıraktık ya la... Bu yılda neler yaşadım ben öyle düşünüyorum da... Hayatımnın ilk aşkı nasıl mahvetti beni öyle ya!  Sonra üniversite sınavına girdik de iç anadolu da bir yer kazandık. Süslü İstanbul'dan nerelere geldik. Ama kabul edelim be iyi insanlarla tanıştık. Hayatım olumlu yönde değişti. En önemlisi kendimi keşfettim; ne istediğimi, bu dünyaya ne için geldiğimi buldum. Ben aslında programlı yaşayan, bir hedefin peşinden koşan biri hiç olmadım çünkü ömrüm boyunca ne istediğimi bilmedim. Ailem de bilinçsiz olduğu için beni yönlendiren olmadı. Her zorluğun altından kendim kalktım. 8 yaşındayken bile... Evet lan daha küçücük veletken bile ailemden yardım almamam gerektiğini, onlara fikirlerini sormamam gerektiğini, ödevlerimden bile bahsetmemem gerektiğini çünkü onların bunlara kafasının basmayacağını kabullenmiştim. Ne kadar zor küçükken kararlar almak zorunda bırakılmak ve senin yolunun basmakalıp fikirlerle çizilmesi... Daha tazecik beynine kendilerinin bile inanmadıkları fikirleri sokmaya çalışmaları ne kadar zor! Ne şanslı çocuklar var bu dünyada; bilinçli, eğitimli insanların yetiştirdiği. Onları o kadar kıskandım ki... Onlar gibi değil de onların yerinde olmayı o kadar çok istedim ki hayatım boyunca. Hep insanlara ailem hakkında yalanlar söyledim, ailemi asla bir tek veli toplantısına bile çağırmadım (gerçi onlar da merak edip sormadılar bile), hiçbir arkadaşımı evime davet edemedim, utandım. Ama bunlar belki beni güçlü kalmaya zorladılar, beni olgunlaştırdılar ve ben yetiştim. Belki bu yüzden bu kadar iyi yalancıyım. Ama bazen iyi değilim. Aslında yalancılıkta iyiyim, açık vermem ama her şey hakkında yalan söylemek zorunda hissedip onların hepsini aklımda tutmaya çalışırken çuvalladım tabi. Bir müddet sonra alışkanlık haline geldi bu ve fark ettim ki her şey hakkında yalan söylüyorum hem de herkese. Bir şeyin yerini tarif ederken, elimde kaç kalemim olduğunu söylerken bile yalan söylüyorum. Bu yüzden belki insanlar beni sevmedi, çok yalancıyım diye. Sonra da yalan söylemek yerine hiçbir şey söylememeyi tercih ettim, mecbur kaldığım durumlarda da doğru söyleyip en az bilgiyi vermeyi. Daha sonra görüp geçirip okuduklarımdan kafama bir "iyi insan" profili çizdim ve "o" olmaya çalıştım. Başardım da... Artık insanlar beni seviyordu, yalanlarla başkası olmak zorunda değildim ve hepsinden iyisi, söylediğim her şeyi hatırlamak zorunda değildim. Artık kendim olduğuma ve neyi istediğime karar verdiğime göre o yolda mücadele etmeliyim.
   Yeni yıl yaklaşıyor ve kararlar alma vakti geldi. Bazı kararlar alıp, hedefler koyup her gün bunun için çalışmalıyım. Ne olursa olsun! Bunları tabiki daha önce denedim. Ama tanımyalamadığım benliğimle, onların tanımladığı benliğimin birlikteliğinin istemesi gerektiği söylenen şeyler için yaptığım denemelerdi onlar. Ben ile ben olmayan benin çatışması içerisinde, içimde iç savaş varken,  ben nasıl gelecek mücadelesi verebilirim ki? Hep kızıyorum onlara, hala kızgınım ve hep de kızacağım ama belki de beni daha güçlü olmak zorunda bıraktıkları için onlara teşekkür etmeliyim, bilemiyorum. Henüz bunun kararını veremeyecek kadar toyum. Şimdilik bunu da bir kenara bırakalım ve geleceğimize, yaşam enerjimi evrenin her köşesine saçtığım günlere bakalım. Yani önümüze bakalım, yürüyelim ve durmayalım!

kimse okumayacak nasılsa

21.12.2019

Bak burdasın şu an ama bunu okumadığını varsayarak yazıyorum. Umarım ufak kelime oyunuma kızmamışsındır. Gerçi fark etmemişsindir bile. Neyse bırak şimdi bunları!
  Bak sana ne anlatıcam. Bazen insan herkes kendine bakıyormuş gibi hisseder. Bu anı nerde, ne zaman ve nasıl yaşadığını söyleyemem ama kesin yaşamıssındır. Bu histen çok korkuyorum işte ben. Hani doğru olabilir de olmayabilir de... Bu yüzden sıkıntılı. Muallak yani, asla bilemezsin. Kimseden de kendi gözlemin kadar güvenebileceğin bi cevap alamazsın. Bu yüzden çok korkuyorum işte.
    Şimdi bazen bi insan seninle ilgiliyse az çok anlarsın. Hani sana gülüyorsa, seni öncelik seçiyorsa, gözlerine bakınca kendininkileri kaçırıyorsa falan... Yani bunlar belirti ama yine de bilemezsin. Bunların hepsi birer tesadüf de olabilir ya da karşı tarafından niyeti hiç bu da olmayabilir. Kendi kendine gelin güvey olmamalısın falan... Ya bak kaç yaşına geldim; hayatta bu kadar nefret ettiğim, bu kadar korktuğum bir şey yok. Bi de ben hep yanlış yorumlayan oluyorum, yani kendi kendine gelin güvey olan bi eleman vardı ya, ha! işte o benim lan. Kendini çok bilen, iyi içgüdülere sahip olduğunu düşünen... O insan biraz da zavallıdır. Tamam dostum zavallı olabilirsin böyle düşünmekle ama sorun değil eğer bu sadece düşünemenle kalacaksa .Sakın eyleme geçme. Bunlar acaba gerçek mi diye asla test etmeye kalkışma. Üzülen sen olursun ben söyleyeyim.
    Ama kafanda muallak sorunun gerçeğini öğrenememek gibi de bir gerçek varken nasıl yaşayabilirsin? Sen en iyisi git öğren gerçeği. Belki de düşündüğün gibidir.
    Bi muallakta kaldın di mi yine. Hadi bakalım, gerçeklerin acısını atmak mı, merakların acısını ömür boyu yaşamak mı? Tercih senin.

15 Aralık 2019 Pazar

Başlık eklemek için dokunun...

öldürmek için de "hayır" diyin yeter.

ölmek mi, ben senin için yaşamayı göze almışım.

Ha ha ha ha ha ha ha, ya bi siktir git ya!

Sokrates'in Zehri

Sokrates... kitapları saçma bulan tarihteki tek bilge. Belki de değil ama en ünlüsü. Sokrates yazmaktan ziyade  konuşmayı, insanlara olması gerekeni sözlü aktarmayı tercih etti. Arkasında, sonrasında kendisine ait olduğunu reddedebileceği bir şey bırakmayı istemedi. Bu yüzden öldü, öldürüldü. Ona sunulan; damarlarındaki her hücreyi tek tek imha eden bir kadeh zehri, şarap içercesine yudumladı. En sonunda dikti kafaya. Önce ayakları uyuştu, oturmak zorunda kaldı. Sonrasında da borcunun ödenmesini vasiyet edip öldü. Sessizce ama çığlık dolu. Bunları bize öğrencisi Platon anlattı ama biz Sokrates'i biliyoruz. Tüm devirlerin en bilgesini...
Ben de bu yüzden konuşmayı tercih ettim. Aslında bir paragraf mesajla noktalanabilecek hikayeyi, konuşup anlatabilmek için 1 yıl bekledim ve sonuçta hiçbir şey değişmedi. Bir Eyüp kadar sabırlı değildim belki ama kıyaslanamayacak bir bekleyişti. Bazı şeyleri anlamlı kılmak için beklemenin anlamsız olduğunu işte o gün öğrendim. Hayat beklemek için çok kısa. Carpe Diem... What the hell... Nolucaksa olsun... İşte bu cümleler hayatımın geri kalanında benim kutup yıldızım oldu. Olmaya da devam edecek

arada geliyo işte

Pilavın tuzunu kaçırmışım yine, tamamını çöpe döktüm. Zaten neyi düzgün yapıyorum ki...Tavuğu da çok bekletmişim dolapta o da bozulmuş. Odam darmadağın her yeri bok götürüyor. Tüm gün yataktan çıkmadan yaşamak mümkünmüş onu öğrendim. Başucu kitabım komodinden düşmüş, günlerdir yerde duruyor ve "Artık bitir beni!" diye bağırıyor sanki. Bense tüm gün gecenin oluşunu bekleyip uyumayı arzuluyorum. Beni bu düşüncelerden uzak tutan başka bir an yok çünkü. Gerçi rüyalar da rahat bırakmıyor bazen ama en azından "bazen" seçeneğini sunuyor bana gece.
  Bir de sen başlama diyeceksiniz belki ama evet, ben de eskiden böyle değildim. Sürekli aptalca soğuk espriler yapar ve sadece gülmeye bakardım. Yüzüm gülüyorsa başka bir şey umrumda olmazdı. Ta ki onu görene kadar. Öyle uzaktan bakarken ona, gözlerimle birkaç kez süpürüp kafamı başka yere çevirirken bugünleri yaşayacağımı öngörebilir miydim? Onu düşünüp, midemi şişeler dolusu birayla dolduracağımı; gözlerimden havlu ıslatan damlaları boşaltacağımı bilebilir miydim? Her şeyi yapabilecek kadar güçlü hissederken hiçbir şey yapamayacağımı bilebilir miydim ki? Hayattaki en büyük iki çaresizlikten birinin başıma geleceğini bilemezdim elbette. İçelim o zaman, uyanamayana kadar içelim. Sevilmemenin verdiği acıyı tatmadığımız günlere içelim 

19 Saatlik İstanbul

  1 9   S A A T L İ K  İ S T A N B U L Selaaaaaaam ben geldiiiim, naber lan. Oooo abi hoşgeldin. Hoşbuldum, bak bu sefer çok bekletmedim sen...