28 Şubat 2020 Cuma

perhiz

   Bugün aslında haftanın başından beri kendime uygulamayı planladığım perhizi tam olarak yaptım ve bunu not etmek istiyorum. Hemen anlatayım. Sabah kalktım ve çeyrek ekmek ile az malzemeli bir tost yaptım. Tek istisna buydu ama sadece açık yatıştıracak kadardı. Sonrasında derse gittim yürüyerek hem de sırtımdaki çantanın içinde bilgisayar taşıyarak. Ders çıkışı dönüşte de telefon ile konuşarak geldim bu yüzden yine yürüdüm. Gelince omlet yaptım ve yanına domates dilimledim. Ekmeksiz falan onu yedim sadece. Sonrasında bitter çikolata yedim biraz yine açlık yatıştırmak için. Bunu da istisna sayamayız çünkü kakao oranı çok %60 olduğu için sütlü çikolataya oranla kalorisi az. Bu sıralarda demlediğim çayları ya bir şekerle ya hiç, yaptığım kahveleri de şekersiz içtim hep. Akşama doğru erteleye erteleye en sonda gitara çalışmamın sonrasına bıraktığım yemeğimi yaptım. Önce butların etlerini ayırdım ve ocaküstü tost makinesinde ızgarasını yaptım yağ kullanmadan sadece hafif baharatıyla. Yanına omlet yaptım ve yine domates dildim. Bu benim açlığımı iyice dindirdi. Daha sonrasında dışarı çıktım ve bir saate yakın yürüdüm. Bugün 2 saatten fazla yürümüş oldum yani. Daha sonrasında hiçbir şey yemedim. Ev arkadaşım dışarıdan geldikten sonra 3-4 saate muhabbet edip anılarımızı anlattık. Uzunca bir süredir yapmıyorduk iyi geldi. Şu an bu satırları yazmaya başlamadan öncec uyumak için ayrıldık ve benim karnım guruldarken yazıyorum bunları. Birkaç tane de sigara sardım ve bunlardan birini dışarıdaki yağmur manzarasına karşı müzik eşliğinde içip, uyuyacağım. Bugün uyguladığım programımı azimle sürekli uygulamayı ve çok hızlı bir şekilde aldığım bu kiloları aynı ivedilikle vermeyi umuyorum sevgili hiç okumayacak okuyucum. Bu sefer kafaya koydum ve yapabildiğimi gördüğüm için pes etmeyeceğim!

27 Şubat 2020 Perşembe

tını

Hiçbir zaman ilk dinlediği hissi yaşatmaz bi şarkı insana
Çoğu zaman bir mana aramaz insan ilk dinlediği şarkıda
Müziğine kapılırsa sever onu, anlamaya çalışmaz
Belki bir daha dinlemez, kıyıda kalır o şarkı
Ama yine uzaklardan duyar bir zaman
Kenarı attığı şarkının ortasından
Umulmadık manalar doğar içinde
Rüzgarına kapılır sonra
Her söylediğine katılır şarkının
Hayatına mâl eder onu
Sonra şarkı söner ama
Belki yok olur
O zaman müziği de yitirir ışığını
Zamanında bilinmeyen değeri
Arasa da bulamaz insan

derslere girdim ya la

   Bugün sabah erkenden kalkıp derse gittim. Perşembe günlerim çok yoğun. Öğleden önceki derslerde hoca 2 ders işleyip saldı, ben de sonraki derse daha 2 saat olduğu için çıkıp eve geldim. Ev arkadaşımın tanıştırdığı Murat'ın doğum günüydü bugün, o da eve geldi, çay demleyip muhabbet ettik biraz. Bi de kanat kızarttık onu da yedik. Daha sonra ben tekrar okula gittim ve 4 saat daha derse girdim. Dersten çıkar çıkmaz gençlik merkezine geçtim ve ev arkadaşımı çağırdım, beraber resim yorumlama atölyesine katıldık. Atölyede bizden farklı tablolardan kesilmiş 8 tane parçayı birleştirip geri kalan boşlukları tamamlamamız ve bir hikaye anlatmamız istendi. Ben de iyilik ile kötülüğün çarpıştığı bir hikaye uydurup çıkıp anlattım. Daha sonrasında eve geldik, ev arkadaşım makarna yaptı bense tavuk. Yemeklerimizi yedikten sonra birlikte Beş Kardeş dizisinden bir bölüm izledik. Daha sonra yatağa uzanmışım, uyuyup kalmışım. Bunları şu an o uykudan uyanmış halde yazıyorum. Neyse sevgili hiç okumayacak okuyucum, bugün de böyle geçti işte, yarın görüşmek üzere...

26 Şubat 2020 Çarşamba

dolu gün

   Bugün sabah kalkıp okulda bir topluluğun düzenlediği araba lastiği fabrikasını gezmek için Çankırı'ya gittik. Yolculuk 1 saati aştı, yolda bir çocukla tanıştım, robot falan yapıyolarmış beni de davet etti. Ben de gelirim falan dedim bakalım... Fabrikayı gezdikten sonra yemek yedik orada daha sonra da geri döndük işte. Eve geldim ve uyudum hemen. Kalkınca tavuk pişirip yedim daha sonra da sokak hayvanları için mama kabı, mama kumbarası falan hazırladığımız workshop'a gittim. Plastik şişelerin altını kesmişler ben de onların keskin kenarlarını çakmakla yumuşatıp içe kıvırdım ve onları boyadım. Daha sonra 1 saate yakın yürüyüp eve döndüm. Bi çay demleyip ev arkadaşımla muhabbet ettim. Ayrıldığım tiyatro ekibiyle ilgili öngördüklerim gerçekleşmiş oyun iptal olmuş. Arkadaşlarım için üzüldüm ama baştaki egoist iki yüzlü insanlara olanlar adına sevindim. Bakalım bunun dedikodusu yapılır ama bizim oyun ne olacak Sahnesizler'de... Bugün yine bi şarkı söyleyip düzenleyip youtube a attım. Bunu her gün yapmayı düşünüyorum artık gittiği yere kadar. Yarın başka bir etkinlik var, cumartesi günü de başka bir ekibin tiyatro ekibi var. Bakalım ileriki günlerde neler yaşayacağız sevgili hiç okumayacak okuyucum :)

25 Şubat 2020 Salı

mücadele

   Bugün Hüsni-Talil adlı bi kafeye gittik ev arkadaşımla. Orası salaş ve güzel bi kafeydi. Biraz oturduk bi kız gitar çalıp şarkı söyledi. Bizi oraya davet eden aslında hiç sevmeyip yüzüne güldüğüm çocuk bana "şarkılara katılma istersen, sesin iyi değil" deme cürretinde bulundu. Ben de ortamın güzelliğini fazla bozmamak için biraz alttan alıp gerekli cevabı verdim ama bu tür pis insanların hasetli yorumları can sıkmıyor değil. Heves kırıyor ama bir taraftan da mücadele isteği içimde hep var. Bu yüzden ne olursa olsun, kim ne derse desin ben uğraşmaya devam edicem ve bir gün iyi bir müzisyen olacağım. Rutin hayattan,  masabaşı işlerden bize hayır yok. Öyle bi hayatı yaşadığımı hayal bile etmek istemiyorum. İnsanlara mal ettiğin bi iş yapma hayali kuruyorsan durmadan yoluna devam etmen lazım. Umursamamayı ve nolucaksa olsun demeyi motto edindim ben. Tek canımı sıkan şey şu aralar aşkın sancıları, fazlası olmamalı...

24 Şubat 2020 Pazartesi

bi yerden başlamak lazım

   Bir zamandır kendi sesimi kaydedip sonra altına müzik ekleyip nasıl oluyor acaba diyorum. Çok çok amatörce oluyor ama bi yerden başlamak lazım sonuçta. Bunları da insanlarla paylaşıp yorumlarını almak lazım. Çok çok çalışıp emek vermek lazım bu işe. Ama öncesinde kalifiye olmak lazım. Bu yüzden başta müzik ve video düzenleme eğitimleri almalıyım, gitar çalmayı öğrenmeliyim ve daha neler neler. Bi yerden başlamam gerekiyordu ve ben de çok sevdiğim bir şarkıyı laptopımın kendi mikrofonuyla kaydettim, çok ilkel bir program ile arkasına sadece müzik ekledim ve biraz hızlandırdım. Ortaya çok basit bir şey çıktı ama ilk olması yeter benim için, başlamış olmak yeter.

23 Şubat 2020 Pazar

gayet

   Bak bu kelimeyi gördüğümde ve duyduğumda sadece ilk dört harfi dikkatimi çekiyor, yani senin ismin. Galiba sözcüğünü de sadece duyarsam benzer etkiyi yaratıyor. Aklımın, hayatımın her köşesine dokumuşum seni ve ben hala seni unutacağımı düşünüyorum. Seninle konuşmak elimden gelmiyor sana ancak yazabiliyorum. Okumuyorsun ama ben yazıyorum gene de, dinlemiyorsun ama konuşuyormuşum gibi. Ah be güzelim bu yazıp yırttığım, yaktıklarımla beraber şu an hali hazırda bi yerlerde mevcut olan bu cümleler buzdağına bir gün çarpar mısın acaba? Korkma batırmam seni, ben parçalanırım. Sen çarpmasan da ben eriyip gidiyorum hasretinle ne de olsa...

22 Şubat 2020 Cumartesi

şair miyim lan ben, hea!?

   Bugün bu blogta yazdıklarımı okurken bi şiirle karşılaştım. Şiiri çok beğendim ve bi an kim yazmış diye düşündüm. Sonra fark ettim ki ben yazmışım. Evet ben. Şiitlerim bana hiç bu kadar güzel görünmezdi, demek ki başka bi gözden bakmak gerekiyormuş.

19 Şubat 2020 Çarşamba

yoldaydım ondan unuttum bu kez de

   Dün gece yolculuk dolayısıyla hizmet veremedik, bu gün de hayli yorgunum sevgili hiç okumayacak okuyucum, sevgiler...

17 Şubat 2020 Pazartesi

onunla aynı nefesi soluduğum şehir

   Diğer şehirlerde yaşayan insanların ortak hayali İstanbul'u görmek. İstanbul'un ise kıymetini, değerini, şöhretini ve büyüklüğünü İstanbul'dan çıkınca anlıyor insan. Birkaç gün veya haftalık tatillerle değil birkaç ay yaşamak lazım dışında bunları anlamak için. O zaman hatırlatıyor kendini iki gözümün çiçeği. İstanbul... Çocukluğumun, hayatımın geçtiği, anılarımın evi olan içinde aşık olduğum şehir, uzun bir süre daha senden ayrılıyorum. Görüşürüz umarım.

16 Şubat 2020 Pazar

ısrar

   Bugün Hatice Hoca ile görüştüm. Parkta oturup konuştuk biraz. Uzun zamandır ilk defa bu kadar konuşabildik. Parkta Gâye hakkında konuştuk, üniversite hayatım hakkında konuştuk. Bana "kimseyi hamile bırakma sakın" dedi. Ben de ona "korunma yolları var, ertesi gün hapı var" dedim. İlk defa bu kadar rahat konuştum biriyle. Gerçekten güzeldi. Bana en son dedi ki:
"Aşkta gurur olmaz. Gâye'yi gerçekten istiyorsan koş peşinden. Tekrar sor, halini hatrını sor. Bi şekilde içinde kalanları dök. Sonra sineye çekersin ve 10 sene sonra her şeyi yaptım dersin."
   Ben başından beri itiraz ediyordum buna kendimce, "istemiyorsa niye zorlayayım ki" diye. Hem bundan ötesi rahatsız etmek olur diye düşündüm hep ama bugün ikna oldum. Korkaklığımı, alacağım ikinci red cevabının acısını düşündüğümü fark ettim. Ama bu sefer ikna oldum. Bu sefer ısrar edeceğim. Korkmayacağım ve bi daha kendimi anlatmaya çalışacağım. Bakalım bizim mottomuz neydi sevgili hiç okumayacak okuyucum:
Nolucaksa Olsun!

15 Şubat 2020 Cumartesi

heyyooo

   Yine sahnede şarkı söyleme, müzik yapma arzularım kabardı. Ben bunu buraya bırakayım. Bak inanıyorum bu sene çok şey değişecek ve çok güzel geçecek :)

14 Şubat 2020 Cuma

gene unuttuk yazmayı

   Tekirdağ'dan İstanbul'a geldim ve gene yazmayı bıraktım. Bi yerde düzen kurup başka bir düzene geçince iyi kötü tüm alışkanlıklarımı yitiriyorum ben.

12 Şubat 2020 Çarşamba

olmuyor be

   Dün gece Gayê’nin doğum gününü kutlamak için bir şarkı söyledim ve bugün sabah 5’te story ye “iyi ki doğdun!” yazıp attım. Benim ona direkt ulaşmam mümkün değil şu an, o yüzden böyle bir yol seçtim. Belki yakın arkadaşı Samiye story yi görünce ona bahseder diye düşündüm. Hatta onun doğum gününü de story sinde paylaşım yapıp kutlar da ben de onun yeni fotoğraflarını görürüm diye sevindim. Ama bunların hiçbiri olmadı. Ne bi tepki geldi ne bir paylaşım.
   Samiye acaba bunu görüp ona söylemiş midir? Yoksa ben çok mu karmaşık hayaller kuruyorum? Bu sorulara net cevap veremeyeceğim ama şunu hissediyorum ki bir gün Gâye’nin kutlayamadığım her doğum gününün... Neyse bu çok iddialı bir cümle olacak en iyisi ben burada durayım. Çünkü bu benim azim ve kararlığıma bağlı olmayan bir hayal ve benim mücadelelerim bir anlam ifade etmeyecek bu konuda.
   Acaba şu an ne yapıyor ya? Gerçekten ne yapıyor? Ne düşünüyor? Ne hayal ediyor? Bu hayatta en çok neyi istiyor? Sahi nasılsın acaba şu an Gâye? Neyi en çok dert ediniyor? Ne ile savaşıyor? Onu ne mutlu ediyor? Keşke bu soruların cevabını bilebilsem. Keşke hayatta bildiğim tek cevaplar bunlar olsa, keşke!
   Ne zaman duracak tüm bu düşünceler, bu kıvranışlar? Duracak mı ya da? Ben unutacak mıyım seni bir gün acaba? Seni umursamaya son verdiğim günler gelecek mi acaba? 12 Ocak 2019 tarihinde yani ona taze aşıkken bir kenara şunu not etmişim:
İleride bir gün şunu söylemekten çok korkuyorum:
“O, şiirlerimi besleyen, süslü bir hayaldi sadece.”

11 Şubat 2020 Salı

bi şey diycem ya...

   ...ben senin sesini görmek istiyorum bi kez

Gâye

   Yarın hayatımda aşık olduğum ilk ve tek  kadınının dünyayı şereflendirişinin yıl dönümü. Bugünün benim için ne ifade ettiğini benim ifade etmem, kelimelere dökmem mümkün değil. Kalbin okşanışının zevkini anlatmak mümkün değil. Tarifsiz tatları yaşamanın tarifsiz acıları getirmesi beklenir. Aynen öyle de oldu zaten ama bunları yazmaktan, anlatmaktan; bunları bağırmaktan çağırmaktan haykırmaktan yoruldum. Usanmadım asla ama çok yoruldum. Ben ne kadar haykırsam da duymuyor. Postala aşık olan karınca gibiyim ben, o postal beni ezdi çoktan ama benim çığlıklarımın ona ulaşması mümkün değil. Benim ona tırmanmam mümkün değil çünkü o çok güçlü. O bir karıncayı sevemez çünkü ben onun için çok küçüğüm.
   Bilmiyorum belki kendimi çok küçümsüyorum. Bir daha onunla hiç konuşamayacak olmanın korkusunun sonucu bu. Bilmiyorum hiçbir şeyi bilmiyorum işte ben. Bu da benim lanetim: Her şeyi biliyor sanıp hiçbir şeyi bilememek. Benim kibrimin bilenmeye ihtiyacı vardı tamam ama kör bıçak olacak kadar hırpalanmama gerek var mıydı bilemiyorum.
   Ah aşk! Senin hakkında  konuşmaya haddim var mı bilmiyorum ama sen çok çok çok... Aaaaaah! Yazacak hiçbir kelimem yok. Lütfen beni anla sevgili hiç okumayacak okuyucum ve sevgili hayatımın gayesi. Pek anlaşılır durduğumu sanmıyorum ama en azından anlaşılmazlığı anla!

10 Şubat 2020 Pazartesi

bir dene sadece 1 hafta

   Bu bir hatırlatma yazısıdır. Sonuçta burası benim karalama defterim ve istediğimi yazabilirim sevgili hiç okumayacak okuyucum :)
   Son gece dedim ama hala buradayım, Çorlu'da. Yarın giderim herhalde. Eve gidince bi sağlıklı beslenmeyi denemeni istiycem senden sadece 1 haftalığına, 7 gün. Hadi sadece 1 haftalığına dene. Sonra ne bok yersen yiyebilirsin söz. Hoşuna giderse devam edersin yoksa bırakırsın. Şartlar şu şekilde:
- Şeker yok
- Abur cubur yok
- Saat 6 veya 7'den sonra yemek yemek yok
- Her akşam düzenli yürüyüş
- Kızartma ve hamur işi yok
- Şişmanlatıcı hiçbir şey yok 
Bunları  bir dene ve sadece 1 haftalık sabır testi sonucunu gör.

9 Şubat 2020 Pazar

araba

   Bugün buradaki son gecem artık İstanbul'a dönüyorum. Güzel bir haftaydı. Bugün araba sürdüm uzun zamandır ilk defa. Bayağı da pratik yaptım ben bu işi çözdüm sanırım sadece vites atarken sorunlar çıkıyor. Hem zihin yorucu da bi eylem aynı zamanda. İnsanlar nasıl dikkatsizlikten kaza yapıyor anlamıyorum. Bu aracı kullanırken dikkatinin dağılma olasılığının olmaması lazım zibilyon tane etken var kontrol ediyor olman gereken. Küçükken beynimizin bir bölümün (sayısalcı olmama rağmen hatırlamadığım bölümünün) bu ve yüzme, bisiklet sürme gibi otomatikleşen şeyleri kontrol ettiğini söylerlerdi hep. Yani bir şeyi ne kadar iyi öğrenirsen büyük hata yapma olasılığın artıyor çünkü ilk öğrenmeye çalıştığın kadar dikkatini vermiyorsun. Yani iyi yüzücüler boğulur, iyi şoförler kaza yapar genellemelerinin de dayanağı budur.
   Bugün abimi işe gitmek için servise bindiği yere ben bırakıtım ve gece de ben aldım. Aynı zamanda bu arada bir kez daha araba ile markete gittim ve bu sefer de ana caddeye çıktım. Döneceğim yere 100 metre kala yavaşladım ama arkamdan korna çaldılar. Ben de biraz hızlanıp sinyal verdim. Yani sabırlı davranmam gerektiğini de tecrübe ettim. Bakalım ileri de ben bunları "otomatikleşmiş" bir araba kullanıcısı olarak okurken ne hissedeceğim sevgili hiç okumayacak okuyucum.
   Neyse bugün de bitti işte. Daha fazla yazmak istemiyorum. Babiyyyoooo
3 kelime hakkım daha varmış,
SATILIK TOYOTA VAR

8 Şubat 2020 Cumartesi

fark ettim de

Onun yanında bir lahzaya bir ömrü değişirmişim meğer...

bazı şeyleri sadece yapmadım dememek için yapıyorum

   Dün gece sabah saat 7'ye kadar uyuyamadım. Bir türlü rahat edemedim. Sonra da sızmışım işte. Saat öğle 1 gibi uyandım. Güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra tekrar uyudum. Kar yağmıştı dün gece. Dün gece karşı komşu Ali abilere taziye ziyaretine gitmiştik. Ailemin ve hemşehrilerinin yıllardır yaptığı gereksiz bir gelenek. Tabiki taziye geleneği önemli ama bizimkiler dıdısının dıdısına kadar herkesi ziyaret edip yanlarında ikram götürüyorlar. Bu ikramlar toz şekerden makarnadan tut da tavuğa kadar gidiyor. Bizim ziyaret de dıdısının dıdısına olduğu için fazla lakayıt idi ki siyaset muhabbetinden tut da Atatürk düşmanlığı aşılanmış düşüncelerle savaştığım muhabbetlere kadar konuştuk. Sonrasında kar yağmaya başladı. Çok hızlı yağan karın altında kollarımı açıp bir kez daha özgürlüğün tadına varmıştım.
   Bugün ise tamamen boş geçti. Ama akşam tam yürüyeşe çıkacakken kulaklığımı motorun sepetine taktığımı unutarak bozduğumu fark ettim. Daha sonra içim öyle yürüyerek müzik dinleme arzusu ile doldu ki atladım motora gece yarısı kulaklık aramak için köye indim. Motosikletin üzerinde rüzgara karşı verdiğim savaştan dolayı gözlerimden damla damla yaşlar geldi ve parmak uçlarım dondu. Rüzgar beni yine yenmişti ama ben son ana kadar direndim ve bakkalın önüne çektim motorumu. İçerideki adama "kulaklık var mı?" diye sorup "hayır" cevabını aldım. Daha sonra sürdüm motorumu benzinciye. Benzincinin marketi kapalıydı. İlk defa böyle bir manzara ile karşılaşmıştım. Benzinci marketleri daima açık olurdu çünkü. Tam vazgeçip yoluma devam edecekken pompacı çıktı içeriden. O da bana benzinliğin çalıştığını fakat marketin gece kapalı olduğunu söyledi. Yani tek kelimeyle ve mimikleriyle tabiki. Türkiye'de artık hiçkimse hiçbir şey için açıklama yapma zahmetine girmiyor.
   Umudumun yıkılışıyla dona dona eve dönerken bir paket sigara aldım bakkaldan. Çıkarken de birkaç şarabın fiyatını öğrendim. Burası Trakya, burada ayık gezen yok. Bu yüzden ucuz olmalı diye düşündüğüm için sordum. Belki yarın bir şişe alırım. Eve vardığımda yengemi bugün de ikinci kez başka bir kişiye aynı kişi için gittiği taziyeden dönmüş gördüm. Oradan çıkarken biraz et vermişler ona. O da sobanın fırınında közlüyordu. Ondan ufak ufak yedik ve TV de bir aksiyon filmi izledik biraz yerken. Bense tüm bunlardan sonra şimdi odama geçmiş bunları yazıyorum sevgili hiç okumayacak okuyucum. Şimdi ise sırf korku sözcüğünü kullanıp bir şarkı etiketlemek için bir korkumdan bahsedeceğim:
   Gâye, beni asla anlamamandan ve seni bir daha hiç göremeyecek olmaktan ölesiye korkuyorum.

7 Şubat 2020 Cuma

aboooov

Son anda aklıma geldi ya la...

Eskisi kadar acı vermiyo artık
Yokluğuna yutkunmuyorum artık
İyileşiyorum galiba bilmiyorum
Sesin yankılanmıyor artık

6 Şubat 2020 Perşembe

5 Şubat 2020 Çarşamba

internetim yok

İnternetim yok pek bi şey yazamayacağım ama bugün hayatımda ilk defa kokoreç yedim ve beğendim.

4 Şubat 2020 Salı

fazla sıradan bi gün

   Dün gece Togo adında bir film izledim. Tek kelimeyle muhteşemdi. Zaten bir köpek almak için can atıyorum, bir de böyle filmleri izledikçe daha da bir hevesim artıyor. Kesinlikle bir köpek sahiplenmeliyim. Artık ne gibi sorunları olursa olsun ya katlanıcaz. Tek sorunu ses çıkartması olur evde. O da benim için problem değil ama aparttakiler rahatsız olursa sözleşmeye uymamış oluruz. Senelik imzaladığımız senet yanarsa biz de yanarız. Şimdilik problem bu değil önce ufak tatlı bir poppy bulmamız lazım.
   Film izlemem saat 4'te bittiği için geç yattım. Sabah da 8'de kalktım çünkü abimle Çorlu'ya gittik. Yanımızda da abimin işyerinden bir çocuk vardı. Biraz saf bi çocuk ama çok da sevemedim. Instadan falan da takip etti ama birkaç güne silerim. Abimin işyeri için gerekli evraklarını hallettik aynı zamanda sonra da işimiz bitince yola çıktık geri. Eve gelince de biraz uyumuşum. Kalkıp yeğenimi okuldan aldım ve abimin bazı fotokopi işlerinni hallettim. Sonra da motora benzin almak için benzinciye gittim. İlk defa kendi sürdüğüm bi araç için benzin aldım. Yavaş yavaş büyüyoruz galiba :)
   Eve gelince tekrar uyudum biraz. Abimle aynı anda kalktık. Kalktığımızda yemek hazırdı. Yengem benim kamulaştırdığım tavuğu fırınlamış. Bi güzel yerken bir taraftan bir taraftan da Tutunamayanlar'ı izledik. Çocukların gürültüsünden dolayı doğru düzgün keyif alamadım ama ilk defa tam bir bölüümünü televizyondan izledim. Abimler de takip ediyormuş zaten izlerken yeterince keyif aldım. Daha sonra abim işe gitti ben de onu yolcu ettim. Sonra da bulaşıkları yıkamaya başladım, bir işe yaramak hoşuma gidiyor galiba. Bulaşıkları yıkarken annem aradı. Babamı sordu onu konuştuk biraz. İşten çıktıktan sonra eve gelmemiş kahvede bir arkadaşı bırakmıyormuş. "Ara, sor bakalım neredeymiş, n'apıyormuş" dedi. Ben de ondan sonra babamı aradım. Onunla konuştuk biraz. O da arkadışyla beraber misafirliğe geçmiş orada muhabbet ediyorlarmış. Burada misafir olduğumu bayağı hissettiriyorlar bana. Babam arabayla gez diyor. İstediğiniz kadar mazot atabilirsin diyor. Annem eve çağırıyor. Ben de burada rahat olduğum için eve gitmek istemiyorum. Böyle işte...
   Bulaşıkları yıkadıktan sonra yürüyüşe çıktım. Bir taraftan yürürken yine bi yerlerde şarkı söylediğim anların hayalini kuruyorum. Böylece yürüyüş daha keyifli hale geliyor. Ekin diye bir kız var, bizim üniversitede okuyor ve o da topluluktaki diğer tiyatro ekibinde. Dönemim son provasını yaptığımız gün bir araya geldiğimizde görmüştüm onu. Yüzü Gâye'ye çok benziyor. İlk başta bu yüzden ilgimi çekmişti ama şimdi şimdi hoş bir kız olduğunun farkına varıyorum. Bakalım belki ileride o da reddeder beni :)
   Yakında Gâye'nin doğum günü var şubatın 12 sinde. Bi şekilde kutlamalıyım ama ona direkt olarak ulaşma şansım neredeyse hiç yok. Ama Samiye var, onun yakın arkadaşı. Belki doğum günü için malum şarkıyı söyler ve iyi ki doğdun yazar paylaşırım. Samiye de mutlaka görür bunu ama Gâye'ye söyler mi bilemiyorum. Hem Gâye'nin aramızda geçenleri ona anlatıp anlatmadığını da bilmiyorum. Anlatmıştır diye düşünüyorum o en yakın arkadaşlarından çünkü, yani benim bildiğim kadarıyla. Anlatmamış da olabilir çünkü çok ketum biri. Bakalım ben en azından elimden geleni yapmış olurum. Çok aşığım sana be!

3 Şubat 2020 Pazartesi

güzel günler

   Bugün tatlı bir sesle uyandırıldım. Kahvaltının hazır olduğunu ve kalkmam gerektiğini söylüyordu o minik ses. Hemen hazırlanıp sofraya geçtim. Mis gibi menemenin üzerinde dumanı tüterken bir taraftan da sobanın içinden odunun çıtırtılarının huzurlu sesi kulağımı okşuyordu. Yavaşça kahvaltımızı yaptıktan sonra hazırlanıp diğer miniği okuldan almaya gittik. On oradan aldıktan sonra Tekirdağ'ın yolunu tuttuk. Meşhur şarkıyı dinlemesek olmazdı tabiki bu yolda.
   Yengem ile abim çocukları bana emanet edip hastaneye geçtiler. Ben de çocukların elini tutup yavaşça yürümeye başladım. Birazdan çocukların en sevdiği seans başlayacaktı: market. Markete girip çocukların istedikleri şeyleri almasını izledim. İlk defa "onu değil de şunu alın" demedim. Ne alırlarsa alsınlar sadece izledim. Alternatif sunmadım. Parayı, markayı umursamadım. Onlar da çok bilinçli bir şekilde sadece ihtiyaçları olduğunu düşündükleri şeyleri aldılar. Fazlasını istemediler. Hatta içeçek almalarını ben önerdim. Canım yeğenlerim benim çok güzel yetişiyorlar.
   Bir taraftan aldıklarımıxı poşete koyarken bir taraftan da sahile nasıl gidileceğinin tarifini dinliyorduk. Gerekli talimatları aldıktan sonra bolca bolca soru dinleyerek ve ellerini sıkaca tutatarak yürüdüm. Bazı oyunlar oynadık tabiki yoldaki arabalarla ilgili. Bunlar bu yol maceralarının olmazsa olmazlarıdır. Sahile vardık. Hemen gördükleri parka doğru koşmaya başladılar bizimkiler. O renkli kaydırakları gördükten sonra onları durdurmak ne mümkün... Ben de peşlerinden koştum hemen. Onlar kaydıraktan kayadursunlar ben de poşetten onların yemesi için içindekileri hazırladım. Birkaç tur kaydıktan sonra yanıma geldiler ve aldıklarımızı yemeye başladılar. Bu sırada da birbirimize bolca öğüt veriyorduk. İşte çöpleri dışarı atmamalıyız, doğamızı kirletmeyelim falan. Biz onları yerken parka bizimkilerin yaşlarında bir kız çocuğu koşarak geldi, arkasından da babası tabiki. Park gibi alanlarda önce koşam çocuklar sonra da arkalarından ayaklarını yere süren ebeveynler belirir. Bu gibi yerlerin bitki örtüsü genelde böyledir. Çocuk oynarken ben de bizim büyük olana bir çikolata verdim çikolatayı o kıza vermesini söyledim. Bizimki hiç tereddüt etmeden aldı çikolatayı ve götürdü. Önceden bunu yaptırmak için kırk takla atardım ama özgüveni yerine gelmeye başladı artık. Gerekli teşekkürü minikler gözleriyle arasında paslaşırken ben de babasının bir gülümsemesi ve selamıyla aldım. Bu gibi anların mutluluğunu tatmak her zaman güzel. Daha sık yapmam gerekir bunu ki her zaman fırsat olmuyor.
   Parkta oynamamız bittikten sonra sahili dolaştık. Biraz denizi seyrettikten sonra yengem ile abim geldiler ve eve doğru yola çıktık. Gün geçti akşam oldu. Ben motorla markete gittim. Tavuk ve kendime bere aldım. Sanırımım kadın beresi ama yine de giyerim ben onu. Aynı zamanda günlerdir yengemden yapmasını istediğim tatlının malzemelerini de aldım. Yengem de tatlıyı yaptı ve şu an dolapta servisi bekliyor. Abimle birlikte iyi zaman geçiriyoruz. Misafir olduğumun farkında ve iyi zaman geçirmem için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Yarın da birlikte Çorlu'ya gideceğiz. Şimdi de saat gece yarısını geçti ve yengemden gizli sigara içerek bir film izlemeyi planlıyorum. Belki yatmadan önce de bir dilim trileçe yerim. Bakalım neler olacak...

2 Şubat 2020 Pazar

sükunet

   Bugünün tarihi 02.02.2020. Klasik işte herkesin beklediği tersten de aynı okunan tarih. Bir zamanlar Mehmet Ali Birand ile de 10.10.10, 11.11.11 leri takip ediyorduk. O da zaten 2012'de son buldu. 8 yıl geçmiş üzerinden, ne çabuk geçiyor zaman be... Bugün istedim ki önemli bir şey olsun, olsun da not edeyim tarihi ile bir kenara. Ama olmadı. Şimdi sen eğer bi kişişel gelişimci olsaydın sevgili hiç okumayacak okuyucum, bana derdin ki bir şey yapmadan önemli bir şey olmasını bekliyorsun filan. Bazen de bizim elimizden bir şey gelmiyor bazı şeylerde beklemek dışında. Böyle şeyleri sadece beklersin zaten. Ne yapabilirsin ki başka? Yapılabilecek her şeyi sen yapmışsındır ama senin kontrolünde olmayıp da senin isteklerin dışında gerçekleşen şeyler vardır. Ben artık bunları da beklemekten bıktım ya, ben sadece olanları unutabilmeyi bekliyorum artık. Bugün tam 224 gün olmuş mesela. Ne sesini duydum ne de yüzünü gördüm. Bazen hiçbir şey gelmiyor işte elinden. Zamanın işini yapmasını bekliyorsun. Zaman da çok tembel davranıyor bu konuda sevgili hiç okumayacak okuyucun be!

19 Saatlik İstanbul

  1 9   S A A T L İ K  İ S T A N B U L Selaaaaaaam ben geldiiiim, naber lan. Oooo abi hoşgeldin. Hoşbuldum, bak bu sefer çok bekletmedim sen...